To The Bone (Kemiklerine Kadar) Film Analizi
14 Temmuz 2017’de gösterime giren, dram konulu Kemiklerine Kadar (To The Bone) filminin senaryosunu ve yönetmenliğini Marti Noxon yapmıştır. Filmin başrollerinde Ellen‘i canlandıran Lilly Collins ve Dr. William Beckham’a canlandıran Keanu Reeves yer almaktadır.
Film, 20 yaşındaki Ellen’in bir yeme bozukluğu olan anoreksiya nevroza tedavisinde yaşadıkları ele almaktadır. Ellen hayatında yaşadığı bazı sorunlar yüzünden yeme bozukluğuna yakalanır ve yıllarca bu rahatsızlık yüzünden tedavi görür. Neredeyse her yiyeceğin hatta tedavisi için takılan tüpteki damlacıkların kalorisini bile bilmektedir. Dolayısıyla yediği herhangi bir yiyeceğin hesabını yapıp onu nasıl yakacağını düşünmektedir. Son çare olarak çevrede çok bilinen Dr. William Beckham ile tedaviye başlarlar. Bu son tedavi çok önemlidir, çünkü bu tedavi Ellen’in yaşaması için son çare olarak görülmektedir.
Anoreksiya nervoza hastalığını anlayabilmek, önemini kavramak ve bu hastalığa sahip insanlarla empati kurabilmek için çok güzel bir film. Bu hastalığa sahip insanlara söylenen, “yesen ne olacak sanki, bir dilimden bir şey olmaz, bence abartıyorsun” gibi cümlelerin ne kadar sığ olduğunu, bu hastalığın sanılandan çok daha tehlikeli olduğunu da gösteriyor.
Ellen’ı Yeme Bozukluğuna İten Nedenler Neler Olabilir?
Ruh sağlığı problemlerinin başta gelen sebeplerinden, genetik geçmiş ve aile problemleri de Ellen’ı tetikleyen faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Annesinin yaşadığı depresyon, duygu durum bozukluğu, kızıyla beraber yaşamak istememesi, babasınınsa kızının hayatında hiç bulunmaması Ellen’ın ailesiyle güvenli bir bağlanma yaşayamadığına kanıt oluşturuyor. Aile terapisinde ailedeki tartışmalardan dolayı Ellen şöyle demektedir:
Bir insan olmadığım için özür dilerim. Ben bir sorun’um.
Araştırmalar anoreksiya nervoza hastalarının üçte birinden fazlasının aileleriyle yaşadıkları işlevsel bozuklukların yeme bozukluklarının gelişimine katkıda bulunan bir faktör olduğunu bildirir (Tozzi ve ark., 2003).
Okulda ve hayatının diğer dönemlerinde karşılaştığı medya, aile, arkadaş çevresi gibi temalar Ellen’ı bu hastalığa iten faktörlerdir. . Arkadaşları Ellen’ı bir “ucube” olarak tanımlamaktadır. Yani Ellen sosyal olarak da dışlanmaktadır. Bu da Ellen’ın temsil ettiği Anoreksiya Nervoza hastalarının karşılaştığı bir başka duruma örnek verilebilir. Medyada her gün karşımıza çıkan idealize edilmiş kadın bedeni, güzel olmak için gerekli görülen bazı özellikler, zayıflığın sağlık olarak görülmesi, erkeklerin kadın bedeni hakkında yaptığı yorumlar bu faktörlere örnek olarak verilebilir. Yaşadıkları Ellen’ı ‘zayıf olmalıyım, ancak bu şekilde mutlu olabilirim’ düşüncesine itmiş olabilir.
“Her şey kontrolüm altında”
Bir sahnede kardeşi Kelly ile konuşurken her şeyin onun kontrolü altında olduğunu söylemiştir. Bu sahne aslında Ellen’ın obsesif veya mükkemmeliyetçi tavrına da işaret etmektedir.
Anne
Filmin sonlarına doğru annesi Ellen’a bebekken yeteri kadar ilgi göstermediği itirafında bulunur. Annesi bir tavsiye üzerine biberonla onu beslemiştir. Bu da aralarındaki bağın ne kadar kopuk olduğunu ve anne ile çocuk arasındaki bağın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
O gece annesinin onu beslemesiyle aldığı kaloriyi yakmak için yürüyüşe çıkar. Görüldüğü gibi Ellen’ın ve annesinin çabası ve yaşadığı zorluklara rağmen bu hastalıktan kurtulmak ve durumdan kopmak çok zordur. O gece kendisini ölü olarak gördüğü bir rüya üzerine iyileşmek için yatılı eve tekrar gitmek istediğini söylemiştir. Ellen’ın yatılı evin kapısından girişiyle birlikte film sonlanmıştır. Filmin mutlu sonla bittiğini ve iyileştiğini söyleyemeyiz. Bu sonla, anoreksiya nevrozanın ne kadar zor bir hastalık olduğu, çabanın ve desteğin ne kadar önemli olduğu aktarılmak istenmiştir.
Anoreksiya Nervoza Nedir?
DSM 5, Aneroksiya nervozayı, enerji alımının yaş, ölçü, cinsiyet, gelişimsel yörünge ve fiziksel sağlık bağlamında önemli ölçüde kısıtlanması ve minimum düzeyden daha düşük bir kiloya sahip olma şeklinde açıklamıştır. Ayrıca diğer belirtilerinde kilo almaktan veya şişmanlamaktan duyulan yoğun korku veya önemli ölçüde düşük bir kiloda olmasına rağmen kilo alımını engelleyen ısrarcı davranışlar yer almaktadır.
Özellikle kişinin öz algısında bedeniyle alakalı yoğun bir bozukluk ve kendini değerlendirmede kilosunun ciddiyetinin farkına varmada güçlük görülmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).
Ellen’ın herhangi bir şey yedikten sonra kalorisini yakmak için hemen spor yapması ve sağlığını tehdit eden düşük kilosuna rağmen kendini kilolu bulması gibi davranışları benlik algısında bozukluk yaşadığına kanıt olarak gösterilebilir.
DSM-5’de Anoreksiya Nervoza
Yeme bozuklukları kısmında A maddesindeki ilk üç özellik, filmdeki karakterle uyuşmaktadır.
1- Yaşına ve gelişimsel özelliklerine bakıldığında az kalori almaktadır. Bu konuda kendisine karşı bir sınırlaması vardır.
2- Kilo alma korkusu ve kilo almayı zorlaştıran davranışlara sahiptir.
3- Vücut ağırlığı ya da biçimini algılamada bozukluğa sahiptir.
Film, anoreksiya nervozayı anlatmak adına bilişsel davranışçı terapi, gestalt terapi ve psikanalitik terapi gibi örnekler ile bağlanma kuramı gibi pek çok kuramı ve terapiyi bize aktarmaktadır. Ayrıca film bu kuramlarda adı geçen; direncin analizi ve yorumu, davranış değişikliklerine yol açan özel yöntemleri uygulama, tartışma, sorgulama, paradoksal niyet gibi kavramları örneklemektedir.