You are currently viewing Kalbin Gözyaşları

Kalbin Gözyaşları

Ve bir damla süzüldü yanaklardan…

Bir damla süzüldü yanaklarından, hüzünden-kederden sevgiye-sevince, kötüden iyiye, özlemden vuslata, geçmişten geleceğe, akıldan kalbe doğru giden bir damla. Yavaş yavaş yol alarak ıslattı yanağını, çenesinden damladı kıyafetine, “pıt” diyerek. Küçük bir el şekli oluştu sanki kıyafetinde, parmaklarıyla birlikte. Her şeye ulaşabilen, hissedebilen, gerektiğinde “dur” diyebilen, iyiliğin sırtını sıvazlayabilen bir el.

– “Hayırdır ne oldu, nedir bu gözyaşı?” diye sordum, “Hiç, hiç.” demekle yetindi. “Hadi, hadi!” deyince anlatmaya başladı:

– Yanaklarımdan akarak kıyafetlerimi ıslatan bu damla ve damlalar gönülden akarak gelir, gözden çıkar. Sudur, büyük ölçüde maddi yapısı, vücutta olduğu gibi. Ama sevgiyle, muhabbetle, hüzünle, özlemle, yakarmayla karışık. Evet, damlalar gözden çıkar görünür fakat gönlün derinliklerinden süzülür. Göz bakar, gönül görür; kulak işitir, kalp duyar; el dokunur, sine hisseder. Elimi her açtığımda konar birçok şey; bazen hüzün olur bu bazen sevinç, kimi zaman özlem olur bu kimi zaman iyilik ama genellikle emanet olur, arttıkça artar ağırlık, maddi yükün yanında manevi yük yüklenir omuzlar, kollardan geçerek. Yükün altından kalmak istemediğimden kalp çeker omuzlardan o yükü, hissederek. Eriyince o yük kalpte, damla olur yaş olur çıkar gözlerden, emanette emin olma adına. Ve bir elin parmakları gibi gider damlalar; hüzünden sevgiye, kötüden iyiye, özlemden vuslata, geçmişten geleceğe, akıldan kalbe-emanete.

Ve bir damla süzüldü yanaklardan aşağı…

– Bazen hüzün çöker, hiç ümit yokmuşçasına, otuz kişi konuşur ama ortam sessizdir, güneş vardır, lamba vardır ama her yer karanlık, ve belki otuz kişi vardır ama kimsesiz. Tam da kimsesizlerin ‘kimse’sinden, kimse olması beklenirken yol alır damlalar. Bazen de sevgiyle coşar insan, içi içine sığmaz; bakar doğaya, insana, aileye ve bir haber gelir sevinir. Daha önce yapmadığı bir şeyi başarmıştır evlat; daha önce çok beklediğin ama hiç söylemediği şeyler söyler eş; iyilik adına sevgi adına dünyadan bir örnek görür, sevinçle süzülür damlalar, şükür ve minnet duygularıyla.

Ve bir damla daha süzülür…

– Bazen yapılan kötülükler gelir akla, karşısında duramadığı kötülerle birlikte. Merhametten uzak bir şekilde çocuğunu döven anne-babalar, eziyetle hayatları mahveden insanlar. Sonra pişmanlıklar dizilir ardı ardına, yağmur gibi yanaktan aşağı; bir bakışın, bir sözün, bir hayali pişmanlığı. Bazen de iyilikler gelir akla, karşılık verilemeyen, yapılamayan iyilikler, kaçan fırsatlar. Kalp hayıflanır, gözler hareketlenir vazifeli olarak.

Ve bir damla, bir damla daha süzüldü yanaklarından…

– Ayrılık girince araya, hasret olur gözler, dokunamaz eller. Ayrılmak zor gelse de öze, hasret varsa da dile-söze, kalp hisseder varlığı, rahatlatır bedeni damlalar. Vuslat ise dokunarak varlığa, işitmek billur sesi, bakmak doyasıya ve görmek gönülle, damlaları kavuşturarak yanaklarla.

Ve bir damla daha süzülür yanaklardan…

– Kaçan fırsatlar geçer bir bir gözümün önünden, “Aman!” derim o zaman, yanmayı düşünerek. Bir ateş sarar içimi, kaynar fokurdayarak. Bir itfaiyeci gibi yetişir gözler damla damla, yanan gönlüme. Ve bazen de geleceğin ümidi sarar bedenimi sürurla. Havada gibi hissederim kendimi, sanki ruh bedenden ayrılmışçasına. Ve ruh hissettirir kendini bedenle bağlantısını, gözlerden süzülen damlalarla.

Ve damlalar süzülür ardı ardına yanaklardan yağmur gibi…

– Evet akıl düşünür, kalp hisseder. Aklın düşündüğüne eşlik eder gönül yön vererek, etmesi de gerekir. Sadece akıl kör olacağı gibi sadece kalp de topal olur, yürüyemeyebilir. İşte tam da burada gönülden süzülen damlalar, gözü yol tutarak akar aşağı. Çünkü emanettir hepsi, emanet edilen diğer şeyler gibi. Şahsıma emanet edilen beden ve ruhtan öte emanetler de vardır. Bunlar için süzülür damlalar, gönülden çıkarak. En hızlı ve yoğun damlalar da burada ortaya çıkar, önemine binaen. Emanettir damlalar, emanete sahip çıkar, omuzdan yükleri hafifletir o damlalar. Biri eşiyle olan problemlerini anlatmıştır içi sızlayarak, damlalar eşlik eder, kalpten kalbe giden yolda ilerleyen sevgiyle. Diğerinin ailesiyle sıkıntısı vardır, hastadır belki. Yükünün hafiflemesi, içinin yangınının sönmesi için süzülür damlalar. Bir diğerinin çocuğu emanettir, hastadır yavrucak. Hem annenin feryadının hem babanın gönlünün ferahlaması için dizilir arka arkaya damlalar. Başkasının ruhi bunalımları vardır. Kalbe bağlı olan ruhun hafiflemesi, yükünün azalması için süzülür damlalar, kendini unutarak. Ve öyledir zaten hep, başkasının derdiyle ilgilenince, derdin olmaz olur, görünmez, yakmaz seni, zaten diğerleri yakmıştır.

Bu emanetlerin yanında gözün de, hâlin de, kalbin de, damlaların da yani bütün emanetlerin Sahibi için dökülür damlalar. O’ndan beklenir çünkü, yangının sönmesi, yükün hafiflemesi, dertlerin devası, hastalıkların şifası, zira sevgi ve muhabbetin kaynağıdır. Nasılsa her şey aslına dönüyor, bedenin toprağa döndüğü gibi. Aslına dönerek temizlenir her şey. Gözyaşı da hem gözün hem kalbin temizliği. Göz temizlenir damlalarla, ruh temizlenir damlaların anlamlarıyla. Ve kalp yenilenir, gözyaşlarıyla. Kırılınca bir kalp, bir yapıştırıcı bulunmayabilir, bulunsa da tutmayabilir. İşte gözyaşları yeniler kalbi, hiç çizik kalmayacaktır hem de. Ve neden dönmesin ki aslına gözyaşları, kendi Sahibine? İstemek de O’ndan, vermek de. Rahatlık da O’ndan, sabır da. Ondan dolayı denilmiş olsa gerek “Kalbin cilasıdır gözyaşları”. Her şeyin ve hepsinin Sahibi için diziliyor damlalar, aslına dönerek, yalvararak, yakararak.

Ve damlalar sel oluyor, avucuma konulanlarla. Göz bakıyor, el dokunuyor, KALP HİSSEDİYOR. Yol oluyor gönülden çıkan damlalar art arda.

Ve bir son damla süzülüyor yanaklardan, geleceğe ümitle bakarak.

Barış Yılmaz– Psikolojik Danışman

Bir cevap yazın